top of page
  • Cem Galip KAHVECİ, PCC

Takdir


Takdir

Ne kadar güzel bir geri bildirim! Evet, aslında geri bildirim. Bir insana verebileceğiniz en güzel hediye. Gerçekten öyle. Birini takdir ettiğinizde o kişiye bir çok pozitif yaşamsal mesajı karşınızda ki kişiye vermiş oluyorsunuz ki bu bana göre hediye anlamını taşıyor. Çünkü takdir almak ve vermek biraz egosantrik duygular karşısında cesaretli olabilmek demektir.


Yani birine ona ait yaptığı bir iş ile ilgili veya onu farklı kılan bir özelliği ya da herhangi bir başarısından dolayı takdir etmek özellikle günümüzde pek de yoğunlukla karşılaşabildiğimiz bir durum değil maalesef. Ser verip sır vermemek, rengini belli etmemek, saman altından su yürütmek, lobi yapmak gibi bir çok deyişin 'strateji' adı altında kurnazca kariyer edinmede kat edilmesi gereken yolun evreleri olarak görülen bir dünyada, toplum olabilme adına sosyal iletişimin demode olarak saflıkla özdeşleştirildiği bir davranış modeli.


Oysa ki, toplumu dayanılmaz ve baş edilmez hale getiren ise takdir görememek. Takdir görmeyen bir insan doğru davranış modeli sergilemekten vaz geçmeye başlıyor. Aslında birey olarak üstlenmesi gereken rollerin dışına çıkmaya başlıyor. Arabasını kullanan biri karşıdan karşıya geçmek için kaldırımın kenarında bekleyen başka bir bireye yol vermek için durduğunda yaya olan tarafından en azından bir teşekkür tebessümü görmezse bir daha ki sefere durmamayı seçiyor. Çünkü güdülenmiş oluyor. Değerleri dönüşmeye başlıyor. Evvelden o yaya ya yol vermek insani değeri onun için önemli iken, göremediği takdir neticesinde artık önemini yitirmeye başlıyor. Belki hemen değil ama ilk temeli atılıyor en azından.


Takdir bir ihtiyaç. Hem de hayata tutunabilmek için en önemli ihtiyaçlardan biri bence. Fark edilmek, önemsenmek, sevilmek, memnun ve mutlu olmak. Söyler misiniz, bunları sizin hayatınızdan alsalar bana yeni hayatınızı çizebilir misiniz? Hadi yapsanıza, yazıya sonra devam edersiniz nasıl olsa...


Yorumlarınızı paylaşabilirsiniz dilerseniz.


Şimdi bunu birde küçücük bir çocuğa modelleyin. Tek besin kaynağı sevgi olan, yaşadığı tek duygu mutluluk olan bir küçüğü düşünün. Yaptığı pek çok şeyin beğenilmediği, iletişim teması olarak tenkit ve ithama bol bol yer verilmiş bir çocuk. 'Amaaann, bırak sen yapamazsın lar, hiç yakışıyor mu sana lar, oh aklın başına gelsin ler, hatta geri zekalısın, aptalsın a kadar varan sert boyutlar'. Çok mu abarttım? Yok yaaa... Bir kafanızı kaldırsanıza... Hatta gözlerinizi kapatıp kendi çocukluğunuza bir baksanıza. Bu dediklerimin en az yüzde ellisi başımızdan geçmiştir de itirafı ve kabullenmesi zordur.


Pardon ben TAKDİR'den bahis ediyordum değil mi?


Bu kadar yoğun bir yetiştirme programının(!) içinde takdire yer bulunamadı maalesef. Loading error:)


Şimdi bu çocuğun büyümüş halini getirelim gözümüzün önüne. Çok zorlanmanıza gerek yok canııımm;)


Bu çocuk bir de ergenlik geçirecek. İkinci bir travmatik dönem. Zaten alt yapı yaralı. Eee büyüdü. Hmmm, şimdi bu arkadaş hangi öğrendiği modelini devreye sokar sizce? Anlamadım? Eh, bence de... Maalesef. Peki bu arkadaşın bu tür tepkilerine maruz kalan toplumun diğer bireylerinde ki değer çatışmaları hangi boyutlarda olur?


Yazımın başında da belirttiğim üzere bu değerler dönüşüm göstermeye başlar. Bu arkadaş o yaya olabilir.


İnanın bana bu takdir görmeden büyümüş arkadaşımız hayatımızın herhangi bir yolunda herhangi bir köşeden çıkabilir ve en azından moralimizi negatif etkileyebilir. Bu kişinin hayata karşı pozitif motivasyonu yoktur zira. Zaten kafasında karışık gelişen hayatında gideceği hedefi de gittiği yolda hepsi bir birine girmiştir. Size nasıl güleç davranmasını bekleyebilirsiniz ki?


Bakın bir örnek vereyim. Beni tanıyanlar yakinen bilirler, ben takdir etmeyi çok seven biriyim. Yani güzel olan ve güzel yapılan her şeye karşı inanılmaz bir saygım var. Bunu da takdir ederek belirtmeyi çok severim. Özellikle koçluk eğitimi aldığım akademideki eğitmenlerim Ayça Kabaş ve Fügen Albayrak'ın derslerinde benim bu takdir merakım çok kez neşeli anlara ev sahipliği yapmıştır. Ne yapayım tutamıyorum kendimi:)) Her neyse, işte bu akademide bir sınıf arkadaşım vardı. Daha eğitimin başlarındayız. Aslen çok dışa dönük görünmeyen bir profil çizen bu arkadaşımın daha derinlerinde çok saygı duyulası bir şeyler keşfettim. En azından bana öyle geldi ve bunu kendisine belirttim. Hiç oralı olmadı. İnsan bir sağol falan der. Yok. Sanki mecburmuşum gibi bana sıfır tepki verdi. Daha sonra bir atölye çalışmamızda yeri geldi 'bravo sana' dedim 'çok harika bir özellik' diye ekledim. Hay demez olaydım:) Adam sınıfın ortasında döndü bana 'abi beni bu kadar takdir etme hiç hoşlanmıyorum haberin olsun' demez mi... 'Alışık değilim' diye cümlesini sert kaş hatlarıyla tamamladı. Ne mi oldu? Utandım yahu ne olsun yani. Ben de koca adamım:)


Neyse yine ilerleyen zamanlarda koçluk tekniklerini çalışırken eğitimcimizin bu arkadaşımız üzerinde yaptığı bir örnek çalışma sonrasındaaaa.... Bundan sonrası sınıfla bizim aramızda;)


Ama hikayenin sonu malum, değil mi?


Sonra o da yaşadığı farkındalık sayesinde gözlüklerini değiştirdi. Artık o da takdir ediyor;)

İnanın bana çok takdir edilesi biri.

Hepimiz gibi...

Çocuklarımızdan, küçüklerimizden, kardeşlerimizden onlar büyürken özellikle, lütfen takdiri esirgemeyin. Unutmayın onun hayatı gün gelir sizin hayatınızı etkiler.


Bu yazımı eğer bu satıra kadar okuduysanız sizi de takdir ediyorum:)


Teşekkürler...






227 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ZAMAN

bottom of page