- Cem Galip KAHVECİ, PCC
PANDEMİ 2020
Güncelleme tarihi: 30 Haz 2021
Ne yıla başladık ama ha…Tüm dünya 9 aydır geri sayımda. Bu cümleyi yazarken birden farkettim, sanki doğum dönemi gibi. Sancılı bir sürecin sonrasında yeni bir başlangıcın tarif edilemez mutluluğu, öyle değil mi? Doğum için böyle, pandemi için aynı şeyi söylemek mümkün mü?
Açıkcası ben optimist bir görüşe sahibim. Yani daha olumlu yaklaşıyorum. Biraz Pollyanna’cılığın ne zararı olabilir ki. Zaten psikolojide savunma mekanizmalarımızından biri. Aylardır yaşanan bu gerilimli ortamla başa çıkabilmenin en iyi yolu bence. Neden mi? Yazının devamını okumanızı öneririm.
Önce VUCA World (VUCA Dünyası) kavramından bahsedelim.
1987 yılında Warren Bennis ve Burt Nanus tarafından tanımlanan VUCA kavramı, soğuk savaş sonrası asimetrik tehditlerin ortaya çıkmasıyla yeni güvenlik ortamını tanımlamak için ABD ordusu tarafından kullanılmaya başlandı (https://www.bilgipedia.org/vuca-dunyasinda-liderlik/). Açılımı ise; Volatility (Uçuculuk), Uncertainty (Belirsizlik), Complexity (Karmaşıklık), Ambiguity (Muğlaklık).
Kaosu net bir şekilde nitelendiren bu dört kelimenin baş harflerinden oluşan kavram, soğuk savaş dönemlerinde yeni stratejiler ve önlemler için yaratılmış. Daha sonra şirketler, yöneticiler, ekonomiler vb. alanlarda benimsenip farklı bir boyut kazanmış. Hatta bu kavram hakkında özel eğitimler bile veriliyor. İçinde bulununduğumuz bu dönem tam da bahsettiğimiz VUCA Dünyası. Karmaşıklık, belirsizlik, muğlaklık ve her şeyin sabun köpüğü gibi uçucu olması bunun en net göstergesi. Piyasalar, ticaret, borsa, kurlar, emtia, şirketlerin geleceği, yani kısacası makro düzeyde ekonominin yanı sıra insan sağlığı, aşı, önlemler, geleceğe yönelik planlar da aynı kaosun içinde.
Evet bu paragraf biraz iç karartıcı oldu farkındayım optimizm bunun neresinde?
Bakın şurasında…
Öncelikle dünya top yekün bir değişim ve dönüşüm sürecine girdi. Aslına bakarsanız, girmeliydi de. Bazen ilerleme ve gelişme için bu şarttır. Tabi ki bu değişim, dönüşüm bu şekilde mi olmalıydı? Hayır. Bu çok üzücü ve yıpratıcı elbette. Ama şu anda bulunduğumuz durum bu ve bu durumu kabullenmek ile işe başlamalıyız. Henüz Elon Musk çalışmalarını tamamlayamadığına göre, e bizim de dünyayı terketme gibi bir şansımız olmadığına göre bu şartlarda bir şeyler yapabilmeyi öğrenmemiz gerekmekte. İşin güzel tarafı ise, insan doğasında muhteşem bir beceri var, uyumlanma… Hem de doğar doğmaz sahip olduğumuz bir şey. İlk aylardan itibaren çevreyi kendi şablonlarımıza uydurmaya çalışırız baktık ki olmuyor biz kendimizi çevrenin şablonlarına uydururuz. Yani kısacası doğumumuzdan itibaren bizde olan bir yetenek.
VUCA bunun neresinde? İşte tam da ortasında aslında, yeni dünyaya uyum sağlamak… Evet, artık yeni dünya gerçeğini kabullenmemiz bu yüzden başlangıç olmalı. Daha sonra bu uyumlanma becerimizi çalıştırabilmemiz için ise yine doğuştan var olan diğer bir muhteşem kabiliyetimiz öğrenme yeteneğimizi devreye sokmamız gerekli, hem de acilen.
Yeni dünyada şartlar ve normlar çoktan değişmeye başladı bile. Çevrimiçi toplantılar, konferanslar, seminerler, eğitimler, iş görüşmeleri, anlaşmalar, tam bir sanal dünyaya ayak bastık. Bir sene evvel -eğer yurtdışı ya da şehir dışında değilse- tüm danışanlarımla ofisimde görüşüyordum ve ne zaman çevrim içi de görüşme yapabileceğimizi belirtsem tercihleri ofisime gelmek olurdu. Şu anda yüzde 95 oranında internet üzerinden görüşmelerimiz yapıyoruz. Ya eğitim… Tüm eğitim birimleri internet alt yapılarını güçlendirmeye başladılar. Şirketler de artık sanal toplantı odalarının müdavimi olmaya başladılar. Dikkat ettiniz mi? Uyumlanma kendi kendine başladı. Bir kaç çok katı görüşler bile göz ucuyla incelemeye aldı yeni gelişmeleri. Evet modern teknoloji şu anda ki tutunabileceğimiz önemli dallardan biri. Artık teknoloji ile barışma, öğrenme ve hayatımıza adapte etme zamanı. Bunun için bilgisayar mühendisi falan olmanıza gerek yok onların işi bu teknolojik ortamı kurmak zaten, biz sadece işimize yarayacak olanı hayatımıza entegre edeceğiz. Ama bunun için işte o bahsettiğim öğrenme kabiliyetimizi bir an önce devreye sokmalıyız. Yani kendimizi acilen bir eğitim programına hatta kampına sokmalıyız. Kişisel gelişim eğitimleri, şirket eğitimleri, istenirse akademik eğitimler -bence çok güzel olur- ve daha bir sürü şey (Candan Erçetin şarkısı gibi oldu:)).
Şunu netlikle ve hatta altına imzamı atarak söyleyebilirim ki, yeni dünya kendini geliştirmiş insanların dünyası olacak. Japon Başbakanı Shinzo Abe, Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen 2017 yılındaki fuarda, Toplum 5.0 felsefesini geniş kitlelere duyurdu. CeBIT 2017 fuarında Society 5.0 (Toplum 5.0) felsefesini tanıtan Japonya başbakanı Shinzo Abe, bu yeni kavramı “Teknoloji, toplumlar tarafından bir tehdit olarak değil, bir yardımcı olarak algılanmalı” görüşüyle temellendirdiklerine dikkat çekti (https://www.endustri40.com/endustri-4-0dan-toplum-5-0a/). Yani Japonya süper toplum yaratma çalışmalarına pandemiden önce başladı. Süper toplum; gelişmiş bireyler, teknolojiyi kullanmayı bilen, etik ilkeleri içselleştirmiş, toplumsal faydayı gözeten, sürdürülebilir bir dünya vatandaşını tasvir etmektedir. Yani ideal toplum. Bunun tek yolu ise bilgili, bilinçli, gelişimine ve eğitimine önem veren bireylerden geçmektedir. Ancak bu sayede uyumlanabilir ve VUCA dünyasında ayakta kalınabilir.
Yeni fırsatlara kucak açmalıyız. Yeni çözümler üretmeliyiz. Alternatif planlar yapmalı ve bu planları uygulamaya sokmak için cesur olmalıyız. Yeni dünyada eski dünyada geçerli olan pek çok şey artık geçerli olmayacak. Marshall McLuhan’ın öngörüsü, ‘Global Village-Küresel Köy’ kavramı dijitalleşme ile birlikte gerçek oldu. İletişim dijital ağlar sayesinde gerçekleşiyor, artık uzak yok, hep bir aradayız.
Sonuç olarak, eğitim şart:))
Cem Galip KAHVECİ, PCC
ICF Professional