top of page
  • Cem Galip KAHVECİ, PCC

Algı

Algı

Başlamadan evvel özellikle belirtmek isterim ki kendi deneyimlerimden ve bilgilerimden derlediğim bu yazımı gözlemlerim ve analizlerim eşliğinde size sunuyorum. Konuyla ilgili herhangi bilimsel ya da akademik bilgi edinmek isterseniz verdiğim alıntı linklerinden çok rahatlıkla takip edebilirsiniz veya kendiniz araştırmalar yapabilirsiniz. Ancak okudukça bir çok şeye yabancı olmadığınızı fark edeceksiniz.

Bilgisayarımın başına oturmadan evvel bu dört harflik kelime zihnimde kontrolsüz bir şekilde uçuşuyordu. Gerçi hala öyle. Acaba neresinden başlasam, ne tür örnekler versem, nasıl bağlasam diye bir yazım kurgusunu hazırlamaya çalışırken konunun daha da derin bir hal aldığının farkına vardım. Yani düşünürken başka başka sonuçlara ulaşmaya başlayınca, yakaladığım ilk noktadan başlangıç yapmanın doğru olacağına karar verdim. Evet, çünkü neresinden tutarsanız esneyebilen, kişiye göre değişebilen, kültürlere ve eğitim düzeyine göre farklılıklar gösterebilen bir kelime.

A-l-g-ı . Hepsi bu. Kısa, iki hece. Ama çok çeşitli, sayısız, çok renkli. Kuvvetli, değiştirici, toplayıcı, birleştirici, yönlendirici. Üzücü, sevindirici, bunalıma sokan, mutlu eden. Eleştirel, motive eden. Bir şeyleri hatırlatan, gülümseten, acı çektiren, sakinleştiren. Ve ve veeeee... Hadi gerisini siz doldurun isterseniz.

Şöyle örnekleyebiliriz; bulunduğunuz gündem gereği çok hassas olduğunuz bir konu üzerinde size yöneltilmiş bir soru bir anda sizi çileden çıkarabilir. Aslında çok önemsemeyeceğiniz bir soru olabilir. Al sana yanlış bir algı. Sonrasında hissettiğin öfke ve haddini bildirme duygusu ve sert bir tepki, hooop karşındakinin kalbini kırdııın. Hadi bakalım nasıl tamir edeceksin? Vallahi ufak bir dedikodu yapayım sizinle; benim eşimle çok yaşadığım bir aksiyon bu:) Özellikle açken :) Eşimin de farkında olması ve sonradan olayları yeniden yorumlasıyla büyük bir incelik göstermesi sonucu her şey tatlıya bağlanıyor. Yani acele etmeden, hemen önümüzde gerçekleşen bir olaya, bize söylenen bir şeye, bir gülümsemeye ya da mimiğe ve jeste anlam yüklemeden evvel yeterli zamanı verip algılarsak işte böyle tatlı sonuçlanır herşey.

Ufak bir tüyo; aman çok fazla aç kalmamaya dikkat edin. Çünkü bir çok şeyin müsebbibi kan şekeri :)

Akademik boyutu olan bir tarafıda bulunuyor. 'Gestalt Psikolojisi' (buraya tıklayarak detaylı bilgi edinebilirsiniz) olarak Algısal Örgütlenme Yasaları diye bilimsel çalışmalar var. Dediğim gibi benim bu konuları irdeleme gibi bir yetkim olmadığı için (ama eğitimlerimizde işlediğimiz konulardır, bunu da belirtmek isterim) detaylara girmiyorum, ancak siz istediğiniz gibi araştırabilirsiniz. Benim dikkat çekmek istediğim vurgu algı denilen bu dört harfli iki heceli basit kelimenin aynı zamanda bilimsel boyutu olabilecek kadar insan hayatında çok önemli bir fonksiyonu olması.

Bir de algının diğer bir yüzü var. Sizin nasıl algıladığınız haricinde, sizin dışarıdan nasıl algılandığınız. Peki bunu nasıl anlarsınız? Geri bildirim. Linke tıklayarak bir evvelki yazımda işlemiş olduğum bu konuyu okuyabilirisiniz. Okumanızı tavsiye ederim.

Şimdiii, hani bu yazının toplumsal mesajı yok mu diyecekseniz, var elbette.

Şöyle toparlayalım öyleyse; yanlış algılama sebebiyle çok kez eşimizle, dostumuzla, karımızla, kocamızla, arkadaşımızla, sokakta, otobüste, lokantada, iş yerinde bir çok kez tartışma yaşamadık mı? Kaç kez kalp kırıldı, bir daha hiç açılmayacak kapılar kapatıldı. Çoğumuz birbirimize açıklama fırsatı bile vermeden arkamızı dönüp gitti. İşlerini bırakanlar? Ya işten çıkarılanlar? Boşananlar? Daha da kötüsü suç işlemeye ve hatta intihara kadar ulaşabilen büyük boyutlu sonlar yaşandı.

'Yanlış anlaşılma' diye halk arasında adlandırdığımız bu algı yanlışlığı veya aceleci algılamalara karşı ne yapılabilir? Bir düşünün. Hayatınızda mutlaka pişman olduğunuz bir olay vardır. Peki, sonradan haksız olduğunuzu fark ettiğiniz karşınızdakinin haklı olduğunu gördüğünüz bir olayın zamanını geriye çevirme gücünüz olsaydı, neyi farklı yapardınız? Bu soru size bir hediyem olsun;) Yazımı okuyup bitirdikten sonra kendi kendinize dürüstçe cevaplayın. Bakın bakalım neler farklı olabilirdi.

Benim algıya yüklediğim anlam; bir nesneyi, bir olayı, bir hareketi, beynin yorumlama şeklidir. Bu yorumlamayı yaparken anılar, öğrenilmişlikler, bilgi, kültür, eğitim, sosyal bilinç, inançlar, alışkanlıklar, bastırılmışlıklar, travmalar, algıyı şekillendiren etmenlerdir. Kişisel gelişim ve farkındalık sayesinde algılamanın boyutuda geliştirilebilir. Bu bize daha sağlıklı kişilik, daha başarılı ilişkiler, daha mutlu bir hayat, istikrarlı bir iş hayatı, kısacası kaliteli bir yaşam çevresi yani olması gereken topluma sahip olma ayrıcalığını sağlar.

Unutmayalım ki, herkes kendi evreninde kendi gündemini yaşıyor. Herkesin öncelik sırası farklı, bu yüzden algı yelpazesi de farklı. En azından bu bilinçle düşünmeye başlarsak, daha saygılı ve mutlu bir toplum olmak için ilk adımı biz atmış oluruz.

Nasıl? Sizce de güzel olmaz mı ;)

130 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ZAMAN

bottom of page